İstanbul
DOLAR31.9818
EURO34.8472
ALTIN2243.6

Gazneli Mahmud kimdir?

Gazneli Mahmud kimdir?

1010 yılının güzel bir bahar günü Gazne Sarayı'nda küçük bir tören için yapılan hazırlıklar bitmişti. Saray o gün; "Akıllı bir adam, can düşmanın olsa bile, câhil dosttan iyidir" sözünün sahibi Acem ülkesinin ünlü şâiri Firdevsî'yi misafir edecekti.

Planlanan ziyâret, Firdevsî olarak bilinen Ebû'l Kâsım Mansur'un 30 yıl boyunca yazdığı 60 bin beyitlik Farsça "Şahnâme" adlı eserinin dünyanın en büyük gücü Gazneliler Devletinin Hükümdârı Sultân Mahmud'a takdim edilecek olmasıydı.

Firdevsî, son rütûşlarını büyük Türk Hâkânı Sultân Mahmud için uyarladığı ve yardımcılarının taşıdığı eseriyle saraya gelmişti. Ancak eserini takdim edeceği Sultân Mahmud, kardeşi ile vezirinin telkiniyle yüzyüze görüşmede yoktu. Buna rağmen Sultân, bir süre önce bir kısmını incelediği ve hayran kalarak kendisine takdim edilmesi için izin verdiği bu eserin her beyiti için bir altın verilmesini istemiş, buda Firdevsî'ye iletilmişti.

Firdevsî eserini, kendisini Sultân'ın yerine kabûl eden Sultân'ın kardeşi ile vezirine Sultân Mahmud'a iletilmek üzere takdim eder. Karşılığında vezir tarafından kendisine verilmek üzere, talimata rağmen her bir beyit için bir altın toplamda 60 bin altın yerine, 60 bin gümüş dirhem verilince, Firdevsî bunun 20 bin dirhemini hemen oradaki hizmetlilere vermiş, kalanıda gittiği hamamda hamamcı ve tellaklara dağıtarak şehri terk etmiştir.

İran eski mitolojileri ile, eserin büyük bir bölümünde Afgan Kralı Zâl ile Oğlu Rüstem'in İran Hükümdarının yanında m.ö. yedinci yüzyılda yaşamış Türk Hâkânı Alp Er Tunga ile yaptığı savaşları ve mücâdelelerianlatılan Şâhnâme'de, ayrıca zâlim Dahhak'ın zulmünden dağlara birlikte kaçan Fars ve Türklerin dağlarda evlenerek çoğalmalarından Kürt halkının nasıl türediği ve tarih sahnesine çıktığıda detaylıca anlatılmaktadır.Yine Şâhnâme'de Firdevsî'nin Sultân Mahmud için dört büyük halifeyide övdüğü beyitler yer almaktadır.

Sultân Mahmud ancak 10 yıl sonra gerçeği öğrenir ve derhal hazırlattığı 60 bin altını küçük bir kervanla Firdevsî'nin ölmek üzere olduğu Tus Şehrine gönderir.

Ancak, Tus'un kerpiçten örülü kalesinin Meşhed kapısından şehre giren kervan, o anda çıkış kapısı dibindeki defnedileceği kabristana götürülen Firdevsî'ye yetişemez. Sadece ondan geriye kalan Sultân Mahmud'u hicveden 100 beyitlik şiiri bulurlar.

İşte bu herkesin hakkına hukukuna oldukça riâyet eden Sultân Mahmud, 971 yılında Buhara'da dünyaya geldi. Ömrü Hindistan yarımadasını İslâmlaştırmak için yaptığı cihatlarda ve 32 yılı hükümdar olmak üzere hayatının 45 yılı at sırtında geçti.

Hindistan'a yaptığı 17 büyük seferle adını bütün dünyaya duyurduğu gibi, Hindistan'ın İslâmiyet’le tanışmasına vesile oldu. Şu anda Bangladeş, Pakistan ve Hindistan'daki (önceden hepsi birdi) yaklaşık 600 milyon Müslüman’ın varlığı Allah'ın (c.c.) inâyetiyle onuneseridir. 

Zaman zaman Karahanlılar ve Oğuz Türkleriyle Mâverâünnehir ve Horasan Bölgeleri için karşı karşıya gelselerde, Türk Devleti olarak Gazneliler dünyanında en büyük askerî gücü olarak üstünlüğünü korumasını bilmişti.

997 yılı sonunda devletin başına geçen Sebûk Tekin'in oğlu Mahmud, ilk olarak İran'lı Sâmânî Krallığını Karahanlılarla birlikte bölüşmüş ve 125 yıldır var olan Sâmânîleri 23 Ekim 999'da tarihe gömünce Abbasî Halifesi Kâdir Billah tarafından "Yeminüddevle ve Emînü'l Mille" ünvânı verilerek Sultân ilân edilmişti.

Sâmânî ordusunu oluşturan Müslüman Türk askerlerinin bir kısmı Karahanlı, bir kısmıda Gazneli Ordusuna katıldığı halde; Sâmânîlerin son hükümdarı II. Abdülmelik'in kardeşi Nuh'un oğlu İsmail Muntasır, 700 atlıyla birlikte o dönem Karahanlılara bağlı Selçukoğullarına sığınmıştı. Kızını verdiği Oğuz Yabgusu Selçukoğlu Arslan Bey'le birlikte 1005'te Merv yakınlarında öldürülene kadar Karahanlılar ve Gaznelilerle mücâdele etmiş, bir ara Buhara'ya girmiş olsada netice alamamıştı.

Bu arada Karahanlılar Gazneli Devleti sınırları dâhilinde olan Horasan'a sahip olmak için, Âmû-Deryâ Nehrini güneye geçip Tus Şehrinde sikke bastırıp birde hutbe okutunca iki büyük devletin araları açıldı.

Sultân Mahmud duruma hemen müdâhale ederek, Karahanlıları kuzeye sürmeye başladı ve nihayet 4 Ocak 1008'de Belh yakınlarında Katar Meydan Muharebesinde hezimete uğrattı. Geriye dönerek Âmû-Deryâ'yı telaşla geçmeye çalışan askerlerin çoğu boğuldu.

Sultân Mahmud bununla yetinmeyip 1015'te Harzem'ide (Harezm) topraklarına kattı. 1020'de Karahanlılar yeniden Horasan'a yüklenselerde netice alamadılar ve 1025'te aralarında akrabalık tesis ettiler. Ayrıca Semerkand yakınlarında Kadir Han'la buluşan Sultân Mahmud birlikte anlaşma yaptılar.

Diğer taraftan Çin, Karahanlı sınırlarının Kansuya dayanmasıyla endişeye kapılmıştı. Karahanlılarla tek başına başa çıkamazdı. Çıksa bile dünyanın en büyük gücünü elinde bulunduran Sultân Mahmud ne derdi. Çin İmparatoru daha fazla beklemedi elçilerini Gazne'ye gönderdi ve Karahanlı Devletini paylaşmayı teklif etti. 

Bu teklife göre Doğu Türkistan Çin'de, batı Türkistan'ın tamamı Gaznelilerde olacaktı. Sultân Mahmud, Türk Dünyası için felâket olacağını bildiği bu teklifi şiddetle reddetti. (850 sene sonra Çin, Rusya'ya aynı paylaşım teklifinde bulunarak anlaştılar ve maalesef Çin, Doğu Türkistan'ın ilk işgâlini 16 Mart 1878'te gerçekleştirdi. Emir Seyyid Yakup Hân'ın istediği yardım Rusların 31 Ocak 1878'te Yeşilköy'e kadar gelmelerinden dolayı, daha önce iki sefer silah ve cephâne gönderilmesine rağmen bundan sonra yardım etmeyi mümkün kılmamıştır.)

Sultân Mahmud, yukarıda bahsettiğimiz Hindistan fütuhatına devam etti. Gücerat'ı aldı.1027 yılının başında 17. seferini tamamladıktan sonra batıya döndü.

1029'un Mayıs Ayında Hemedan, Kazvin, İsfehan, Rey (Tahran) şehirlerini Büveyhî'lerden temizleyerek sınırlarına dâhil etti. Ama yorgundu, 11 ay sonra 30 Nisan 1030'da yakalandığı verem hastalığından kurtulamadı vefât etti. Gazze Sarayında uzun yıllar çalışmalarını yürüterek dünyaya ışık tutan büyük âlim Birûnî, "Âlemin aslanı ve zamanın yegânesi gitti" diyerek üzüntüsünü belirttiği Sultân Mahmud âlimlere ve Allah (c.c.) dostlarına çok hürmet ederdi. Kars Kalesi’nin içindeLala Mustafa Paşa'nın 1578'de yaptırdığıtürbesinde yatan Hasan Harakanî Hazretlerine intisab etmiş ve onun verdiği gömleği sırtından hiç çıkarmamış hiç yenilmediği savaşlarını onun bereketiyle kazanmıştı.

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar