İstanbul
DOLAR31.9818
EURO34.8472
ALTIN2243.6

İslam alimi Ahmet Muhtar Büyükçınar kimdir?

İslam alimi Ahmet Muhtar Büyükçınar kimdir?

Annesi Münevver Hanım, Ahmet Muhtar’ın dünyaya gelmesinden kısa bir süre sonra hayata gözlerini yumar. Bu dünyadan göçüp giderken, annesi Ahmet Muhtar’ı anneannesine emanet eder. Yavrusuna Kur’an-ı Kerim öğretmesini ve onu babasının eline bırakmamasını tembih eder. Ahmet Muhtar, bu süreçte ciddi bir hastalık geçirerek, öldü sanılır. Yıkanıp kefenlenir, ancak gelen bir doktor, Ahmet Muhtar’ın bedenindeki sıcaklığı fark ederek onun hala yaşadığını anlar ve büyük bir yanlıştan böylece dönülür.

Dokumacılıkla geçimini sağlayan Ahmet Muhtar’ın ailesi, henüz 6 yaşındayken dayısından bu mesleği öğrenir. Yalnızca bununla kalmaz; ayakkabıcılık, kebapçılık, desinatörlük, tatlıcılık gibi nice mesleği edinir. Öğrendiği bu meslekler, ilerde onun çok işine yarayacaktır. Karşılaştığı tüm zorluklara rağmen, ilim öğrenmek ve öğrendiği ilmi öğretmekten asla vazgeçmez.

Anneannesi, torununu okutmak için kendini adar. Ancak Ahmet Muhtar’ın babası bu duruma engel olmaktadır. Anneannesi onu dinlemeyerek, Ahmet Muhtar’ı Şeyh Camii'ne götürerek imamla tanıştırır. Ahmet Muhtar’ın İslami ilimlerle tanışması ilk olarak böyle gerçekleşmiştir.

Bir taraftan derviş dedesiyle tekkelere giderken, dayısı da onu zorla kaçak rakı imalatında ve esrar satıcısı olarak çalıştırıyordu.

Daha sonra gönlüne düşen ilim aşkı ile genç yaşına aldırmadan şehir şehir ilçe ilçe dolaşır. Böyle bir seyahatte iken Tarsus’ta hastalanır. Sonra memleketine dönmek için dua eder. 17 yaşına kadar dolaşan Ahmet Muhtar, artık Gaziantep’e dönmüştür. Dayısının evine gider. Orada geçirdiği ilk geceyi, sabaha kadar Kur’an okuyarak geçirir. O gün, sanki içindeki aşk daha da derinleşmiştir. Kur'ân aşkı ile her şeyi bırakıp Arapça öğrenmeye ve öğretmeye yönelmiştir. Gaziantep’teki camilerin imamlarından Kur’an öğrenmek isteyen Ahmet Muhtar’ın çabaları, zor da olsa karşılık bulmuştur. Çünkü o dönemde Kur’an okutmak ve öğretmek yasaktır. Bu eğitimi gizli gizli yapmak durumunda kalırlar. Ahmet Muhtar’ın eğitim aldığı hocalardan birisi “Sana bu ilmi öğreteceğim ama buna göre yaşayacağına söz vereceksin. Sen de bana söz ver, okumak isteyen hiçbir öğrenciden ücret almayacaksın. Ömrünün sonuna kadar namahremden sakınacaksın, hiçbir kadına asla kötü bir niyet ve kötü bir gözle bakmayacaksın.” Hocasının bu üç şartını kabul eden Ahmet Muhtar, ilim yolculuğuna bu sözüyle daha emin ve sağlam adımlarla devam eder. İlim aşkıyla hayatına devam eden Ahmet Muhtar Halep’e ve Şam’a gider. İngiliz kuşatması altında olan Suriye’ye gitmek hiç de kolay değildir. Ancak çıktığı yoldan vazgeçmeyen Ahmet Muhtar, günlerce yürüyerek hedefine ulaşır. Suriye’de 2 sene kalan Ahmet Muhtar, 1945’te Türkiye’ye dönerek askerliğini tamamlar.

28 yaşına geldiğinde, girdiği sınav sonrasında Gaziantep’teki Şeyh Camii’ne imam olarak atanır. Daha sonra aldığı ilimlerde derinleşmek isteyen Ahmet Muhtar, Mısır’a gider. Tam 12 yıl Kahire’de Ezher Üniversitesi’nde Usulü’d Din Fakültesi’nde eğitim almıştır. Kahire'de iken, Ezher hocalarının dışındaki âlimlerden ders aldı. Mısır'ın meşhur alimleri yanında o yıllarda orada yaşayan Şeyhü'l-Islâm Mustafa Sabri, Zahid Kevseri ve Yozgatlı İhsan efendilerden de istifade etti.

Mısır’da okurkan bir yandan da Türk ve Arap öğrencilere ders veren Ahmet Muhtar, Aynü’ş Şems Üniversitesi’nde de hocalık yapmıştır. Mısır’da olduğu süreçte İslami hareketleri yakından takip eden Ahmet Muhtar, Hasan el-Bennâ, Seyyid Kutub gibi çağın önemli âlimlerin konferans ve seminerlerine katıldı.

Mısır’da tahsilini tamamladıktan sonra, Ezher'de Hoca olarak kalması veya Arap ülkelerinden birine geniş imkânlarla tâyin olunması tekliflerini kabul etmeyerek, İslâmiyet'in 50 yıldır zulüm ve baskı altında zayıflatıldığı ana yurduna hizmet etmek niyet ve kararı ile 1962 yılında Türkiye'ye döndü. İstanbul İmam-Hatip Okulu’nda öğretmenliğe başlar, bunun yanında birçok kursta ders verir.

36 yaşına geldiğinde Efendimizin hadislerini okudukça evlenmesi gerektiğini düşünür. Arkadaşı Ömer Biçer’in kardeşi Dürdane Hanım’ı görür beğenir. Yozgat’a giderek Dürdane Hanım’la evlenir ve birlikte Mısır’a dönerler. Bu mutlu evlilikten 4 çocuğu olur. Evlenmeden önce niyeti davasında ona yardımcı olabilecek, bilgilerini hanımlara aktarabilecek bir eştir ve dua ettiği gibi de bir evlilik gerçekleştirir.

 Ezher diploması o yıllarda kabul edilmediği için kendisine bir vazife verilmemiştir İlk hocasına verdiği sözün gereği, her isteyene ders verdiği ve okuttuğu kimselerden ömür boyu para almamayı prensip edindiği için, ailesini, dokumacılık, baklavacılık ve konfeksiyon işi yaparak geçindirmeye çalışmıştır.

İsteyen talebelerine evinde, mektepte, kurslarda, camilerde ve mümkün olan her yerde ders vermiştir. İstanbul İmam Hatip Lisesi, İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü ile İlâhiyat Fakültesi talebelerine Arapça ve İslâmî ilimler okutmuş, onlar için kurslar açmıştır.

Yalova Esenköy'de düzenlediği yaz kampları kamplarıyla pek çok talebe yetiştirmiştir. Talebelerini yetiştirmek üzere tercüme faaliyetlerine girişmiş onlarla birlikte "Divan İlmî Araştırmalar Müessesesini" kurmuştur.

1977'de, resmen vazife yapıp maaş aldığı ikinci yer olan "Diyanet İşler Haseki Eğitim Merkezi"ne tayin olunmuştur. Burada 9 sene Arapça, tefsir ve hadis hocalığı yaptıktan sonra 1985 yılında yaş haddinden emekli olmuştur.

Emekli olduktan sonra Yalova Esenköy'deki evinde, yine talebeleriyle ve yazmakta bulunduğu eserleriyle meşgul olarak, hayattaki tek gayesi olan dinine hizmet yolunda çalışmalarını sürdürmüştür. Çok sayıda kitap kaleme almıştır.

6 Nisan 2013’de Yalova’da hayatını kaybeder.

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar